İçindekiler
Marsta Hayat Var mı? – Marsta Yaşam Mümkün mü?
Güneş sistemimizde hayatın olma olasılığı olan dünya dışı kaç gezegen mevcut diye bir soru sorulsaydı eğer cevabınız ne olurdu? Kuşkusuz bir şekilde bu cevabı marsta aramak en doğru hareket olacaktır. 1800’lü yılların sonlarına doğru marsta hayat var mı? Sorusu oldukça popülerdi. Bu sorunun sorulmasının başlıca sebepleri mevcut elbette fakat konuyu şimdiden açığa kavuşturmak gerekirse Mars’ta günümüzde bir hayattan veya yaşamdan bahsetmemiz imkânsız.
Ama cümleyi bir daha okumanızda fayda çünkü “günümüzde” kelimesi işleri biraz karmaşıklaştırıyor.
Güneş sistemimizde 2 adet yaşama elverişli olabilecek seviyede gezegen bulunmakta bunlardan birisi Mars diğer ise Venüs. Venüs oldukça sıcak, Mars ise dünyaya çok benziyor. Kızıl görüntüsü içeriğindeki demir oksitten kaynaklanan ve bu nedenle “Kızıl Gezegen” lakabını kazanan gezegenin 1 günü yaklaşık 24,6 saat. Mevsimleri ve coğrafyası dünyaya çok benzer, bu nedenle ister istemez marsta hayat var mı? sorusunu sormak istiyor insan.
Dünya neden döner? adlı yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.
Fakat marsta yaşamın oluşabilmesi için en önemli etkenlerden birisi mevcut değil, manyetik alan. Manyetik alana sahip olmayan bir gezegende ne sudan ne de herhangi bir yaşamdan bahsetmek mümkün değil. Yine ilk paragrafımızda kullandığımız gibi marsın manyetik alanı içinde “günümüzde” ifadesini kullanmak zorundayız.
Günümüzden 4 milyar yıl öncesinde Mars’ın çekirdeği hala sıcaktı ve manyetik alanı mevcuttu. Tıpkı dünyamız gibi okyanuslara ve suya sahipti, gezegenin içerisinde bir yaşam oluşabilmesi muhtemeldi. Ama günümüz şartlarında Mars’ta eskiden bir yaşam olduğundan söz etmek kolay değil fakat “olması muhtemeldi” terimini kullanmak gayet ideal.
Güneşe olan uzaklığı ve diğer sebepler nedeniyle çekirdeği her geçen gün soğudu ve sonunda manyetik alanı o kadar çok zayıfladı ki içerisinde bir yaşam formunu barındırabilmesi imkânsız bir hal aldı.
Günümüz teknolojisi ile yıllardır marsı inceliyor ve sürekli olarak keşif araçları gönderiyoruz. Elimizdeki veriler ile marsın bir zamanlar manyetik alanı olduğundan ve yüzeyinde okyanusları barındırdığından eminiz. Bizi ilgilendiren konu ise geçmişte ne olduğu değil, günümüzde veya bundan 100, 200 yıl sonrasında marsta hayat var mı? sorusunun ne cevap vereceğimiz.
Bu soruyu cevaplandırabilmek ve yazının sonuna doğru kendimize tekrar bu soruyu sorabilmek adına marsın biraz tarihi serüvenini bilmemiz gerekiyor.
Mars’ın Adı Nerden Geliyor?
Hikayeye geçmeden önce ilk olarak bu kızıl gezegene neden mars dediğimizi anlayalım. Aslında öyle çok efsanevi bir isim geçmişi yok, tıpkı jüpiter gibi onunda adı antik roma mitolojisinden geliyor. Roma mitolojisindeki Mars savaş tanrısıydı, gezegenin kızıl renkli olması kan ile bağdaştırılarak “Mars” adını almasını sağladı.
Mars Keşifleri
1659 Yılı – Mars’ın İlk Çizimi
28 Kasım 1659 yılında ilk kez Mars’ın arazi özelliklerini gösteren harita Christiaan Huygens tarafından çizildi. Aynı yıl Mars’ın dönüş süresini 24 saat olarak ölçtü, Giovanni Domenico Cassini onun bu ölçümünü 24 saat 40 dakika olarak günümüze çok yakın bir değerde ölçtü.
Aynı zamanda Huygens Mars’ın çapının dünyanın %60 kadarı olduğunu hesapladı, günümüzde bu değer %53’tür.
Huygens bu haritalamayı yaptıktan sonra gözlemlerine devam etti ve çok garip bir şeye rastladı, tıpkı dünyamızda olduğu gibi marsta da kutupların olduğunu gördü. Bu ona marsta su olabileceğini düşündürdü ve bu düşüncesini kanıtlamak için sonraki yıllarda marsı gözlemlemeye devam etti.
1659 yılında ilk defa “Marsta hayat var mı?” sorusu, sadece birkaç kişinin sorduğu sorudan ibaretti. Çünkü Huygens ve onun gibi düşünen bilim adamları bir gezegende su var ise yaşamından olabileceğinden haberdardı.
1840 yılı – Mars İlk Kez Haritalanıyor
1659 yılından sonra Huygens şaşırtıcı iddiaları sonucunda marsa olan ilgi çoğaldı ve gözlemler farklı bilim adamları tarafından devam ettirildi. 1840 yılında Johann Heinrich von Mädler Ve Wilhelm Beer 10 yıllık gözlem sonuçlarını birleştirerek ilk kez marsı haritaladı, marsı haritalarken bölgelere isim vermek yerine sadece harfleri kullandılar.
1877 – Giovanni Schiaparelli
İlk kez 1877 yılında marsın Giovanni Schiaparelli tarafından detaylı bir haritalanması çizdi. Bu harita marsın haritalanması adına önemli bir dönüm noktasıdır. Giovanni’nin çizdiği haritada “canali” adını verdiği İngilizceye kanallar olarak çevrilen kanallar bulunuyordu.
Bu kanallar Camille Flammarion tarafından 1892 yılında yayımladığı “La planète Mars et ses conditions d’habitabilité” de marsta yaşayan üstün bir medeniyetin ölmekte olan marsı yeniden diriltmesi adına yaptıkları kanallar ile suyu ekvatordan yaşanılabilir alanlara taşıması olarak yorumlandı.
1894 – Percival Lowell
Giovanni’nin gözlemlerinden etkilenen Lowell kendisinin finanse ettiği bir gözlemevi kurarak marsı izledi. Onun da gördüğü şeyler Giovanni’den farklı değildi. Lowell gözlemleri sonucu yine Mars’ta kanallar içeren bir harita yayımladı.
Bu tarihten itibaren 1904 yılına kadar marsta yaşam hakkında birçok bilim kurgu romanı yazıldı ve ilk kez 1659 yılında Huygens tarafından ortaya atılan soru oldukça popüler olmaya başlamıştı.
Marsta hayat var mı?
1904 yılı ve Gözlemsel Yanılgı
1904 yılında Eugene Antoniadi tarafından yapılan çalışmalar ve teleskopların gelişmesiyle birlikte Mars’taki kanalların optik bir yanılsama olduğu anlaşıldı. Ondan önce gelen Giovanni ve Perical’ın haritalarının hepsini yok saydıracak nitelikte bir harita çıkartarak orada bir yaşam olmasının sadece bir hayal olduğunu, tıpkı Giovanni’nin kanallarının çürüttüğü gibi yok etti.
Mars Görevleri
Mars ve Sovyetler Birliği
Sovyetler Birliği, 1960 yılında 2 farklı başarısızlığa imza attı. Kalkışta yaşanan problemler nedeniyle bu görevler başarısızlıkla sonuçlandı. 1962 yılında aynı ayda yapılan 2 farklı görevde yine kalkışta yaşanan problemler nedeniyle başarısız olundu. Sovyetler Birliği dağılana dek mars için sürekli olarak keşif uçuşları yapsa da pek önemli bir sonuç elde edemediler.
Nasa ve Yeni Mars
15 Temmuz 1965’te ilk kez Mariner 4 adlı keşif aracı marsa başarılı bir uçuş gerçekleştirdi. Mariner 9 ise ilk defa 1971’de başka bir gezegenin yörüngesine giren ilk keşif aracı oldu. Mariner 8 ve 9 keşif araçları ilk kez dünya dışı bir gezegeni fotoğraflayarak gördüklerini dünyaya gönderdi. Aynı zamanda Mariner 9, marsın %100’ fotoğraflamayı başardı.
Viking 1, 1975 yılında ilk kez Mars yüzeyine başarıyla inen keşif aracı oldu. 6 yıllık görevi boyunca Mars yüzeyinin fotoğraflarını dünyaya gönderdi ve orayı keşfetmemize olanak sağladı.
Nasa bu keşif görevlerinden sonra 18 farklı keşif aracını marsa yollamaya devam etti. Bu keşiflerde bizim marsı keşfetmemiz için çok önemliydi. Edindiğimiz bilgiler bize marsı anlamada ve onun hikayesini çözmemiz açısından oldukça değerli kaynaklardı.
Tüm bu keşif görevlerine kısa bir göz atmak isterseniz SpaceX’in hazırlamış olduğu videoya göz atabilirsiniz;
Keşiflerin Bize Gösterdiği Yaşam Kırıntıları
Sayısız keşif sonucu Mars’ın kutuplarında buz tabakalarının olduğunu ve bunların içerisinde karbondioksit olduğunu biliyoruz. Yeterli seviyede sera gazının salınmasıyla veya farklı ilerleyiş yöntemleriyle birlikte Marsı tekrar yaşanılabilir bir hale getirmek oldukça mümkün.
Dahi milyarder Elon Musk’ta bu varsayımlardan yola çıkarak marsın kutup bölgesine atom bombası atmayı düşünüyor. Bu pek verimli bir yol olmasa da Mars yörüngesine kurulacak güneş panelleriyle birlikte kutuplardaki buz tabakalarını eritmek mümkün.
Mars’ın Uyduları
Tıpkı Dünya’nın uydusu Ay gibi, Mars’ında kendine ait 2 tane uydusu bulunmakta bunlar, Phobos ve Deimos adındaki iki küçük uydu. Ayımızdan biraz farklı olarak Phobos batıdan doğar ve doğudan batar. Deimos ise doğudan doğarak batıdan batar fakat marstan biraz daha yavaş hareket ettiği için batışı 2,7 gün sürer. Tıpkı bizim ayın tek yüzünü görmemiz ve diğer tarafına karanlık taraf dediğimiz gibi Mars’ta yaşayan bir insanda Phobos ve Deimos’un tek bir yüzünü görecek ve diğer yüzünü karanlık taraf olarak adlandıracaktır.
Ayın karanlık yüzü adlı yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.
Marsta Su Var mı?
Marsta su var mı? Bu günümüzde oldukça önemli bir soru, fakat bunun cevabı şu anda yaşam olmadığı gibi suyunda olmaması. Henüz Mars gençken içerisinde su vardı, bunu keşif araçlarının bize gösterdiği suyun oluşturduğu yollar sayesinde biliyoruz. Suyun oluşturduğu bu kanallar dünyamızdaki nehir yataklarındaki suyun aşındırdığı yollara oldukça çok benziyor. Tabi yine emin olabilmek için orada yapılan insanlı deneyler sonucunda topraktaki bileşenleri incelemek en yararlı sonucu bize verecektir.
Marsın Manyetik Ölümü
Az önce “emin olabilmek” terimini suyun varlığını kanıtlamak için kullanmıştık. Ama marsın bir zamanlar manyetik alanı olduğundan eminiz. Marsın yüzeyindeki taşlar bunu bize açık açık söylemekte.
Mars’ta Çığır Açan Teknolojik Gelişme
NASA’nın mars aracı Perseverance artık kızıl gezegende oksijen üretiyor. Perseverance, mars keşfi için yanında götürdüğü MOXIE adlı teknolojiyi mars yüzeyinde yapılan farklı denemeler sonucunda artık marsta oksijen üretebiliyor.
Saatte 6 gramlık oksijen üreten MOXIE’nin asıl amacı astronotların mars görevlerindeki oksijen ihtiyacını karşılamak.
Temelde 4 temel işlemden geçen marsın kirli havası işlem sonucunda ortaya oksijen çıkartarak bunu mars görevlerinde astronotların kullanması için depoluyor.
Şimdi yazımızın ilk paragrafında sorduğumuz soruyu tekrarlamanın zamanı geldi.
Marsta hayat var mı?
Sıkça Sorulan Sorular
Marsta hayat var mı?
Günümüzde hayır, fakat gelecekte büyük ihtimalle bu sorunun yanıtı değişecektir.
Marsta su var mı?
Günümüzden 4 milyar yıl önce marsta okyanusların olduğundan neredeyse eminiz.
1 Yorum
Çok güzel bir yazı video eklemenizde harika olmuş. Teşekkür ederim