İçindekiler
Duyu Takviyesi Gerçek Mi? – Kaybedilen Duyulara Terkardan Kavuşmak
Temel duyulardan oluşmuş standart bir donanımlarla geliriz dünyaya. Beynimiz veriyi nereden aldığını bilmez ve bunu da umursamaz. Beynimiz ne tür bilgi gelirse gelsin beyin onunla ne yapacağını çözümlemeye çalışır. Bununla birlikte duyularımız tak-çıkar donanım aygıtlarına benzetebiliriz, bu da kendi bedenimize yeni bir donanımın da eklenebileceği anlamına gelir.
Burada devreye duygusal değişim (sensory substitution) adlı kavramsal bir terim giriyor. Bu terim, duygusal bilginin alışılmadık duyusal kanallar aracılığıyla iletildiği durumlar için kullanılabilir. Beyin bu bilgiyle ne yapması gerektiğini bir süre sonra çözümler, çünkü verilerin hangi yolla geldiği pekte umrunda değildir. Bu kavram ve açıklamalar ne kadar bilim kurgu filmleri gibi gelse de aslında işin aslı böyle değildir.
Günümüzde tıp alanındaki oldukça gelişmiş çalışmalar bir diğer sektördeki çalışmaları tetiklemenin ana yolu gibidir. Daha önce Crispr Cas-9 teknoloji ile programlanabilir insan ve üstün bir ırk terimlerinden bolca bahsetmiştik. Fakat bunun doğurdu etik nedenlerin teknolojinin gelişmesine oldukça kötü yönde etki ettiği de saklanamaz bir gerçek. Bu yazıda okuyacağımız teknolojiler Crispr Cas-9 teknolojisinin daha da gelişip uygulanabilir hale gelmesine kadar bize eşlik edecek olması kaçınılmaz gibi gözüküyor, ne de olsa duyu takviyesi gibi terimler artık günümüzde kolaylıkla elde edilebilen teknolojiler haline geldi!
İlk Çalışmalar
Buna dayalı ilk çalışmalar Nature dergisinde 1969 yılında yayımlandı. Nörobilimci Paul Bach-y-Rita, görme engelli deney katılımcılarının, nesneleri “görmeyi” öğrenebildiklerini bildiriyordu makalesinde. Fakat bu deneyde görsel bilgiler çok farklı bir yolla veriliyordu.
Çalışmasında görme engelliler, üzerinde biraz değişiklik yapılmış bir dişçi koltuğuna oturtuluyordu. Kişilerin oturduğu koltuğun biraz önünde kamera vasıtasıyla görüntüler akmakta iken kişiye görüntüyü sırtlarının alt kısmına basınç uygulayan bir dizi küçük piston dokunuşuyla bir örüntüye dönüştürülmüş ve koltukta oturan kişiye aktarılıyordu. Bir başka deyişle kameranın önünde bir daire tutacak olursanız, katılımcı sırtında bir dairenin varlığını hissedecek, kameranın önündeki bir yüz ise, yine sırtında hissettiği gibi bir yüze dönüşecektir.
Bir başka söyleyiş ile kişiye kameradan akan görüntüler sırtı vasıtasıyla iletiliyordu. Şaşırtıcı olan kısım ise bu yöntemin gerçekten işe yaramasıdır. Kişi artık nesneleri sırtı aracılığıyla görebilmekteydi. Bilim adamları bununla kalmamış ilerleyen yıllarda bunu geliştirmişlerdir.
2011 yıllarında yapılan bir diğer çalışma ise BrainPort’dur. Boyutları çok küçük olan BrainPort cihazı, dil üzerine yerleştirilen bir küçük, kafesli bir levha aracılığıyla dile çok küçük elektrot şokları verir. Görme engelli kişi, üzerinde bir kameranın bulunduğu güneş gözlüklerini takar ve kamera pikselleri diz üzerinde, bir gazlı içeceğin verdiği hisse benzer bir his veren küçük elektrik akımlarına dönüştürülür. BrainPort cihazını kullanan görme engelliler, zaman içinde epeyce ustalık kazanarak engelli parkurlarında dolaşabilirler.
Brainport ile ilgili yapılan çalışma ve cihaz hakkındaki açıklamalara aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz.
Trafik Çok Sıkışık!
Bununla aynı zamanlarda gelişen bir diğer teknoloji ise ameliyat ile olan görme ve işitme engellerini belirli düzeylerde ortadan kaldıran bir diğer yöntemdir. Bu yöntemin mantığı anlatmak için oldukça sıkışık bir trafik örneği verebiliriz. Çok sıkışık bir trafikte olduğunuzu düşünün hiçbir şekilde ilerlemiyor, birden sağ tarafta kestirme bir yol olduğunu görüyorsunuz ve hemen sağ yola sapıp hedefinize doğru ilerliyorsunuz. Bu yöntemde buna benzer bir mantıkla ilerliyor. Koklear implant, kulağın biyolojisinde yaşanan sorunları görmezden gelerek, işitsel sinyalleri doğrudan hasarsız işitme sinirine iletiyor.
İmplant, dış dünyadan aldığı sesi işitme sinirine on altı küçük elektrot aracılığıyla gönderiyor. Tabiki de her yöntemde olduğu gibi beyin aldığı yeni bir girdinin nasıl çözümleyebileceğini öğrenmesi gerekir bu da zamanla olur. Bu implanttan yararlanan hastalardan birisi deneyimlerini şöyle anlatıyor:
“Ameliyattan bir ay sonra cihaz çalıştırıldığında, duydugum ilk cümle şöyle bir şeydi: “ZZZZZZZZZZZZZZZZZZ ZZZZZZZ ZZZ ZZ ZZZZZZ” beynim, bu yabancı sinyalleri yorumlamayı kademeli bir şekilde öğrendi “ZZZZ ZZZ ZZ ZZZ” çok geçmeden “Kahvaltını yaptın mı ?” biçimini aldı.
Aylar süren çalışmalardan sonra telefonu yeniden kullanabilir, gürültülü ortamlarda bulunabilir hale geldim.
Sadece Bir Yelek
Hepsini ezip geçen aynı zamanda ezber bozan bir yöntem geliştirildi. David Eagleman ve ekibi VEST (Çok Yönlü Duyu-Ötesi Dönüştürücü) adı verilen bir teknoloji geliştirdi. Bu teknolojik alet kelimenin tam anlamıyla basit bir yelek. Bir yelek vasıtasıyla işitme engelli insanlar bazı alıştırmalardan sonra “YELEK” yardımıyla kelimeleri anlayabilir hale geliyor. Yelek derken bir benzetme veya metafor anlamında söylemiyorum gerçekten bir yelek.
Vest’in çalışma mantığı ise şu; Titreşimli küçücük motorlarla kaplanan yelek dışarıdan gelen verileri vücut boyunca yayılan dinamik titreşim örüntülerine dönüştürüyor. Beyin ise 5 gün gibi kısacık bir süre sonra söylenilen kelimeleri yorumlayabilir hale geliyor. Yelek ise normal giysilerin altına giyilebilir, göze çarpmayacak şekilde hazırlanmış.
Bu teknoloji hakkında detaylı bilgi sahibi olmak isterseniz videonun 12 ve 14 dakikalarını izlemenizi tavsiye ederim.
Bu teknoloji günümüzde daha da geliştirilerek bir bileklik haline getirildi David Eagleman, Scott Novich ve Maxime Veron tarafından 2015 yılında True Ventures’ın desteğiyle laboratuvardan bağımsız bir şirkete dönüştürüldü.
NoeSensory adlı şirket tarafından Buzzy adlı bir bilekliğe gayet uygun bir fiyata sahip olabilir ayda verebileceğiniz ek fiyatlar ile de geliştirilmiş özelliklere erişebilir hale gelebiliyorsunuz. Cihaz hakkında teknik detaylara ve özelliklere buradan ulaşabilirsiniz. Aynı zamanda David Eagleman bununla birlikte kalmayıp ileri yıllarda birçok duyuyu geliştirmeyi hedef belirliyor ve çalışmalarını halen sürdürüyor.
İşin Özü
İşin özüne inecek olursak duyusal takviye artık bir bilim kurgu ürünü filan sayılamayacak derecede gelişti. Doğuştan görme veya işitme engelli insanlar bu teknoloji sayesinde duyularına tekrar kavuşabilir. Daha önce hiç güneşi görmemiş sadece sıcaklığı ile yetinen insanlar, her gün doğan o sarı, yuvarlak yıldızı görebilir, renklerin güzelliğini, insanların yüzünü görebilir. Ve bunların hepsini ufak bir bileklik sayesinde yapabilir.
Teknoloji an ve an ilerliyor bir dişçi koltuğunda başlayan bu çalışmalar ilk önce ameliyatlara daha sonra bir yeleğe ve en sonun da bir bilekliğe kadar indirgendi.
Bunun böyle ilerliyor olması bize, insanoğluna pek çok alanda ilham verebilir ve diğer pek çok hastalığı düzeltme konusun da bize yol gösterebilir ve yardım edebillir…