İçindekiler
- 1 Ölümsüzlük Mümkün mü? – İnsanlar Ölümsüz Olabilir mi?
- 2 Neden Ölürüz?
- 3 Günümüzdeki Ölümsüzlük Teorileri
- 4 Ölümlü Bedenimizin Sınırları
- 5 Ölümsüz Canlılar
- 6 Biraz Felsefe, Biraz Simya, Biraz Tarih
- 7 Crispr Cas-9 Teknolojisi
- 8 Ölümsüz Denizanası Turritopsis dohrnii – Belki de İnsanlığın Ölümsüzlük İksiri
- 9 Sıkça Sorulan Sorular
Ölümsüzlük Mümkün mü? – İnsanlar Ölümsüz Olabilir mi?
Ölümsüzlük, biraz bilim kurguya kaçan bir tabir fakat birkaç hafta önce yapılan araştırmalarda keşfedilene göre ölümsüzlük sandığımız kadar imkansız veya bizden uzak olmayabilir. İspanyol bilim insanları sıcak ve ılıman denizlerde varlığını sürdüren bir deniz anası türünün genetik kodlarını çözmeyi başardı. Turritopsis dohrnii adı verilen bu tür dışarıdan fiziki bir etki almadığı sürece temelde sonsuz bir şekilde yaşamını sürdürebiliyor.
İlk kez 1883 yılında keşfedilen bu tür, incelemeler sonucunda belirli bir evreye (medusa evresi) geldikten sonra tekrar yaşam döngüsündeki ilk aşamaya(polip formu) dönerek yaşamını sonsuz şekilde sürdürebiliyor. Bu özelliği sayesinde “ölümsüz denizanası” lakabını kazanan bu türün genetik haritası, kuzeni olan Turritopsis rubra ile karşılaştırarak onu neyin ölümsüz yaptığı neredeyse bulundu. İncelemeler sonucunda Turritopsis dohrnii genomunda DNA’yı kopyalamaya ve onarmaya yarayan bazı hücreler tespit edildi. Aynı zamanda her canlıda bulunan telomer’in bu türde kısalmadığı keşfedildi.
Telomer’den biraz bahsetmemiz gerekiyor çünkü anahtar olaylardan birisi bu olabilir. İnsanlarda DNA’mızın ucunda bulunan telomer hücrelerin doğru yenilenmesinde çok önemli bir role sahiptir. Yaşlılık ile telomerimiz kısalarak hücrelerin doğru yenilenmesine fayda sağlayamayacak hale gelir.
Turritopsis dohrnii hakkında tekrar konuşacağız fakat ilk önce ölüm gibi kavramlara bir açıklık getirmekte fayda var.
Neden Ölürüz?
Ölümsüzlük olgusunu anlayabilmek ve ölümsüz olabilmek adına ilk önce neden öldüğümüzü anlayabilmek lazım.
Biyolojik Ölüm
Günümüzde bir insanın ortalama yaşam süresi 75 ila 81 yılları arasındadır. Hücrelerimiz belirli bir yaşa gelinceye kadar muhteşem bir yenilenme hızıyla kendilerini yeniler, fakat bir süre sonra hücreler yenilenemez hale gelir. Hücrelerimiz yenilemediği için bizi hayatta tutan temel organlarımız işlevini ve görevini yitirerek bizi ölüme mahkûm eder. Bu alandaki yapılan çalışmalara göre yaşlılık ve hücre yenilenmesi pek çok DNA’da kendini göstermekte.
Yani biyolojik olarak ölümsüz olabilmemiz için, ilk önce hücre yenilenmesiyle alakalı tüm DNA etmenleri bularak, bunlara bir çare aramamız gerekiyor. Bu alanda oldukça fazla yolumuz olduğunu biliyoruz.
Hastalıkların Neden Olduğu Ölüm
Yaşam süremizi artırabilmek doğru ve düzgün bir yaşam ile mümkün olmakla birlikte kanser, sağlıksız beslenme, psikolojik yıpranma vb. olaylar ile kısaltmakta mümkündür. Kanser yaşam süresimizi oldukça kısaltan bir hastalıktır, günümüzde pek çok kanser türünün tedavisi olmamakla birlikte çoğunun sonucu ölümdür. Hal böyle olunca bu alandaki tıbbi gelişmeler önem kazanmış durumda.
Nano Teknoloji
Günümüzde nano teknoloji tıp alanında oldukça yoğun ilgi görmekte ve bu konu üzerine yoğun bir çalışma yapılmaktadır. Nano teknoloji önümüzde 50 ila 200 yıl içerisinde hayatımıza girebilir ve çoğu kanser türünü tedavi edebilecek seviyeye gelebilir. Fakat bunun bir tedavi yöntemi olduğunu ve ömrümüzü sonsuz şekilde uzatmayacağını hatırlatmakta fayda var zira bu alandaki yapılan çalışmalar kanser gibi hastalıkların neden olduğu ölüm sayısını azaltmak ve tedavi edebilmek içindir.
Nano teknolojiyi biraz açıklamakta fayda var, bunu nano ölçekteki bir asker gibi düşünebiliriz. Yani gelecekte doktorunuz gelip size gözle görmekte zorladığınız bir robot vererek bunu yutmanızı isterse buna şaşırmayın. Yuttuğunuz ve daha farklı yöntemler ile içinize aldığınız bu robotun tek görevi kanserli hücreleri tedavi etmek. Tabii bu alandaki çalışmalar ile nano teknolojinin ömrü uzatması da beklenebilir çünkü bu teknoloji sadece kanserli hücreleri tedavi etmek için değil hücre yenilenmesi içinde kullanılabilir.
Günümüzdeki Ölümsüzlük Teorileri
Günümüzde bunun üzerine pek çok bilim kurgu filmi bulunmakta, bunların ana başlığı ise insan bilincinin bir robota aktarılması, bedenimizin robota aktarılarak bir tür cyborga dönüşmemiz ve genetiği oynanılan tıbbi ürünler. Bunları alt başlıklarda incelemek olayı biraz daha az karmaşık yapacaktır.
Bilincimizi Robota Aktarmak
Bu olay pek çok bilim kurgu filminde geçmekte fakat günümüzde gerçekleşmesi pek olası gözükmüyor. Bir insan beynini veya bilincini bir makinaya geçirebilmek için ilk önce beynimizin içerisinde neler döndüğünü anlamamız gerekiyor zira bizim bunu hakkında pek fazla fikrimiz bulunmuyor. Bazı bölgelerin ne işe yaradığını anlayabiliyoruz fakat bu o kadar da tatmin edici bir sonuç vermiyor bize, çünkü farklı deneylerde ve yaşam şartlarında bu bölgelerin verdiği tepki ve işe yararlılık oranı değişebiliyor.
Bilinçli bir yaşam olabilmek kolay değil zira evrendeki en karmaşık yapı bedenimizde bulunuyor. Beynimiz o kadar karmaşık bir yapıda işliyor ki bunu anlamlandırabilmek için bize en az 2 milenyum daha lazım gibi gözüküyor. Bu yüzden her ne kadar güçlü bilgisayarlara sahip olsak bile ilk önce beynimizin nasıl çalıştığını anlayabilmeli, ondan sonra bunu sanal bir ortama yüklemeyi düşünmeliyiz.
Bedenimizi Değiştirmek – Biyolojik Robotlar
Bu konuyu farklı bir başlıkta incelemekte fayda var zira bu terim tam olarak robot olmak demek değil. Bu kavram temelde şunu söyler; bedenimizin bazı parçalarını, bedenimize uygun mekanik parçalar ile değiştirmek.
Zamanla iflas eden organlarımız yerine aynı işlevi biyolojik vücudumuzda da gerçekleştirebilen bir parça icat edebilirsek bu da bize ortalama bir ömürden daha fazla yaşam süreci sunacaktır.
Fakat bununda bir sınırı olmalı az önce de bahsettiğimiz gibi yolun sonunda bizi beynimiz bekliyor olacak. Her organımızı değiştirerek ölümsüz olmamız pek olası değil, bununda bir sonu olacaktır. Bir öncekine göre bu olay biraz daha gerçekçi ve yakın bir tarihte gerçekleşebilir durumda.
Sağlıklı, Oynanılmış Tıbbi Ürünler
Bazı moleküllerin yapısıyla oynanılarak insan ömrünü uzatmak mümkün, farelerde yapılan deneylerde yapısı değiştirilen bazı moleküller fareleri daha sağlıklı ve enerjik yaptığı gözlemlendi. Şimdiye kadar insan ömrünü ciddi düzeyde artırabilecek bir molekül tespit edilmiş değil, fakat bu alandaki çalışmalar kısa vadede bize çok şey kazandırabilir.
Cryonics Teknolojisi – Donmuş İnsanlar
Bir önceki yazımızda bahsettiğimiz Cryonics teknolojisi, ölen insanları bir tüpe koyarak gelecekte kişinin ölüm nedenini çözebilecek bir tedavi geliştiğinde onları uyandırmak ve tekrar hayata döndürmek adına çalışmalara imza atmakta. Alcor Yaşam Uzatma Vakfı, resmiyette “ölü” kelimesi yerine “hastalıklı” kelimesini kullanarak ölen kişilerin gelecekte tekrar uyandırılarak tedavi edilmesini amaç gütmekte.
Cryonics hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın.
Ağaç kurbağalarının her kış geldiğinde kendilerini dondurmaları ve her ilkbaharın gelmesiyle birlikte çözülüp hayata tekrar devam etmelerinden ilham alan bu şirket ölümü kandırmanın bir yolunu bulmuş gibi gözüküyor.
Ölümlü Bedenimizin Sınırları
İnsan bedeni her ne kadar dış etmenlerden(kanser, çeşitli hastalıklar, fiziki etmenler) etkilenmese ve saydığımız bazı yaşam uzatma tekniklerine başvursa bile eninde sonunda yaşamı sonlanacaktır. Kayıt altına alınan en uzun ömürlü insan Jeanne Calment adındaki Fransız bir kadındı. 4 Ağustos 1947 yılında öldüğünde toplamda 122 yıl 164 gün yaşadı.
Tarihin ilerlemesiyle birlikte yaşam sürelerimiz arttı, fakat dediğimiz gibi biyolojik ölüm kaçınılmazdır. Her ne kadar uzatmaya çalışsak da hücrelerimiz bir süre sonra çalışmayı bırakacaktır.
Ölümsüz Canlılar
Peki doğada sadece tek bir deniz anası türümü ölümsüz diye soracak olursak bilimin ve doğanın bize vereceği cevap hayır olacaktır. Yassısolucanlar ve hidralar gibi birkaç örnek verebileceğimiz canlılar teknik olarak ölümsüzler.
Yassısolucanların Ölümsüzlük Sırrı
2012 yılında yassısolucanlar üzerinde yapılan bir deneyde yassısolucanların kendini kopyalayarak sonsuz bir yaşama sahip olabildiklerini bize gösterdi. İsterseniz ikiye bölün ve fiziki bir etki yapın sonuç yine de değişmeyecektir. İşin en garip kısmı ise yassısolucanlar her kopyalamada veya bölünmede sonsuz bir yaşama sahip olmakla birlikte aynı bilinç ile bu yaşamı sürdürüyor.
Bunun temeldeki nedeni yine telomere dayanıyor, yassısolucanlar her kopyalamada telomerlerini de yenileyerek sonsuz bir yaşama sahip oluyorlar.
Yaşlanmak Nedir Bilmeyen Hidralar
İsmini Yunan mitolojisinde canavardan alan bu polip türü, kendini sürekli yenileyerek genç kalıyor. Sadece bunu yapmakla da kalmıyor aynı zamanda yalnızca bir doku parçasından tekrar kendilerini oluşturabiliyor. Yani bir hidrayı ikiye böldüğümüzde sistemindeki olağanüstü kök hücre yenilenmesiyle birlikte kendini tekrardan oluşturuyor.
Biraz Felsefe, Biraz Simya, Biraz Tarih
Ölümsüzlük sadece günümüzde olan bir kavram değildi, çok eskiye dayanan simya çalışmalarının ana odağı ölümsüzlük iksiriydi. Cengiz Han bile ömrünün son yıllarında ölümsüzlüğü aramaktaydı. İnsan için yaşamak ve dünyada var olmak değişmeyen bir olgu olmaktan asla çıkmadı. O yüzden ilk önce simyaya ve bu alandaki bazı efsanelere göz atmalıyız.
Simya Nedir? sorusuna cevap aradığımız makalemize buradan ulaşabilirsiniz.
Nicolas Flamel Efsanesi
Nicholas Flamel, normal bir yedekleme işinde çalışan bir görevliydi. Her gün ona gelen kitap ve mektupların yedeklemelerini yapıyordu. Bir gün diğerlerine nazaran oldukça farklı bir kitap onun önüne geldi, kitaptaki figürler Flamel’in oldukça ilgisini çekmekteydi. Simya ile ilgili olan bu kitabı çözebilmek için 20 yılını harcayan Flamel’in sonunda ölümsüzlük iksirini(pancea) bularak ölümsüz olduğu simyacıların en popüler efsanelerinden birisidir.
Nicholas Flamel‘in hayatını ve efsanesini derinden incelediğimiz yazımızı buradan ulaşabilirsiniz.
Nicolas Flamel, 15. ve 16. yüzyıllarda bazı ticari amaçlar ile tekrar hayata döndürülmüş olarak gösterilerek bu efsane biraz daha alevlendi.
Ölümsüzlük Suyu
Pek çok efsanede adı geçen bu efsane dini kaynaklarda da kısmen bahsedilir. Pek çok isme ev sahipliği yapar bunlardan bir kaçı; bengi su, ab-i hayat, hayat suyu ve aynü’l-hayat.
Denilene göre bu suyu içenler gençleşir ve ölümsüz olurmuş. Yaşam ağacının köklerinden çıkan bu su, bir ırmak şeklinde akar. İskender ve Hızır’ın ana rollerde olduğu ve ölümsüzlük suyunu aradıkları efsaneler mevcuttur. Aynı zamanda dediğimiz gibi pek çok destanda ve efsanede ufakta olsa ölümsüzlük suyundan bahsedilir.
Ölümsüzlük?
Bu olaya birazda felsefi anlamda bakmakta fayda var zira günün birinde gerçekten ölümsüz olabilirsek bunun anlamı ne olurdu veya artık hayatın bir heyecanı kalır mıydı? Bu soruya şu anda cevap verebilmek oldukça güç çünkü dünyada henüz hiçbir insan bu olguyu yaşayabilmiş değil. Ama eğer yaşayabilsek ve bu bizim elimizde olsaydı, kaybedecek neyimiz kalırdı ki?
İnsanlığın 2 amacı bulunmakta üremek ve bilgiyi aktarmak, eğer bu kavram gerçekleşebilirse devamlılığı sürdürebilmek için ürememize gerek kalmayacak veya ürememize devletler tarafından izin verilmeyecek. Çünkü hiçbir insan ölmediği için bir süre sonra dünya çok kalabalık bir hale gelecek.
Veya yer sorununu çözdük ve evrende koloniler oluşturduğumuzu varsayarak o zaman ne için heyecanlanmamız gerekir. Yani bizi hayata bağlayan şey her gün farklı şeylere heyecanlanmamız ve yaşamak istiyor olmamız değil mi? Bir süre sonra belki 200 belki 1500 yıl sonra sizi heyecanlandıran şey ne olacak?
Bu konuları konuşmak oldukça uzun ve felsefi saatlere denk düşse de konuyu uzatmamak adına felsefi alandaki yorumları bir kenara bırakıp ana konumuza dönmekte fayda var. Ama ondan önce konuşmamız gereken son bir konu var.
Crispr Cas-9 Teknolojisi
Bu teknolojiye daha önce değinmiştik fakat şimdiki anlamı oldukça farklı gözüküyor. Crispr teknolojisi bizi bütün hastalıklardan arındırarak daha uzun ömürlü canlılar haline getirebilir durumda. Ama ya Turritopsis dohrnii’nin genindeki hücreler ile kullanılırsa ne olabilir? Daha önce bu teknolojinin gende düzenlemeler yaparak bizi kanser ve ölümcül virüslere bağışıklı hale getirerek bu hastalıklardan hiç etkilenmeyeceğimiz ve bizden doğacak çocuklarında bizimle aynı geni paylaştığı için bu hastalıklardan etkilenmeyeceğini söylemiştik.
Crispr Cas-9 Teknolojisi hakkında daha fazla bilgi almak için tıklayınız.
Turritopsis dohrnii’nin yaşamı sıfırlaması ve tekrar doğması bir gün insanlara gen yoluyla nakledilir ise dünyadaki bir noktadan sonra her doğacak çocuğun ölümsüz olması mümkün olabilir mi? Veya bu 2 bilimsel olgu birlikte nasıl kullanılabilir ve insanlığın ömrünü uzatmada nasıl yardımcı olabilir diye düşünmeden edemiyor insan. Sanırım bunu bize gelecek gösterecek
Ölümsüz Denizanası Turritopsis dohrnii – Belki de İnsanlığın Ölümsüzlük İksiri
Yazımızın başında ufakta olsa Turritopsis dohrnii’nin ne olduğundan ve bizim için neden bu kadar önemli olduğundan bahsetmiştik. Biraz daha detayına girerek bu canlıyı tekrar bakmakta fayda var. Bilmeliyiz ki turritopsis dohrnii diğer yakın akrabaları gibi belli bir ömür süresi olmayan bir canlı. Medusa evresine geldiğinde tekrar polip formuna dönerek yaşam zincirini baştan başlatıyor.
Fakat bu onu aslında tam olarak bildiğimiz tabiriyle “ölümsüz” yapmıyor. Filmlerden alışmış olmalıyız ki ölümsüzlük hiçbir fiziki vb. etmenlerden etkilenmeyerek yaşamını sonsuza kadar sürdürebilen efsanevi bir olgudur. Fakat turritopsis dohrnii 4,5 milimlik boyutuyla herhangi bir fiziki etmene maruz kaldığında veya polip formuna döndüğünde avcılar tarafından, kaçınılmaz olan sona karşı gelemiyor.
Sizin de anlayacağınız üzere bu aslında ölümsüzlüğü tam olarak baltalayan bir şey değil. Günün birinde birbirimize karşı öfke ve kötülük duygularını bastırıp birbirimizi katletmeye kalkışmassak belki de ölümsüzlüğe ihtiyacımız dahi olmayacaktır.
Turritopsis dohrnii hakkında öğrendiğimiz iki temel davranış bulunmakta, en önemlisini henüz keşfedilmiş değiliz.
- Hücreleri inanılmaz bir şekilde yenileme ve onarım yaparak yaşlanmayı ve ölümü engelliyor.
- Telomer yapıları kısalmayarak hücre yenilenmesi doğru bir şekilde yapılıyor.
Bilmediğimiz şey ise bilinç!
Bu konu henüz açıklığa kavuşmuş değil, turritopsis dohrnii yaşamı her defa baştan başlattığında yeniden sıfır bir bilinç ile mi doğuyor yoksa aynı bilinç yapısı ile devam mı ediyor? Bu kavram aralarındaki neredeyse en önemli kavramlardan birisi.
Eğer bilinç tekrar tekrar sıfırlanarak doğuyor ise ölümsüzlüğün bir anlamı kalmaz.
Eğer bilinç her defasında kendisini koruyarak devam ediyorsa, o zaman bunu nasıl yapabiliyor?
Sıkça Sorulan Sorular
Ölümsüzlük Mümkün mü?
Şuanda olmasa da gelecekte mümkün gibi gözüküyor
Ölmeyen Canlılar Var mı?
Hidra gibi polip türleri ve Yassısolucanlar neredeyse ölümsüzdür
4 yorum
Ölümsüzlük tabiykide mumkun oldukten sonra dirilip ebedi bir hayatimiz olacak.
Bilgi içerikli web sitenizi çok beğendim makaleler anlaşılır net ve bilgi aktarıyor
Hi my loved one! I want to say that this article is amazing, nice written and include almost all important infos. I?¦d like to peer more posts like this .
I visited a lot of website but I think this one has got something special in it in it